Some Notes on the Assumptions of the Theory of Administrative Reform in the Ottoman-Turkish State

1971
Heper , Metin
OSMANLI-TÜRK DEVLETİNDE ÎDARÎ REFORM TEORİSİNİN VARSAYIMLARI ÜZERİNE DÜŞÜNCELER Osmanlı-Türk Devletinde idari reform anlayışının arkasında, idarî sistem pers pektifi yolu ile reform varsayımı yatmaktadır. Bu varsayıma göre idarî sistem göreli olarak otonom kabul edilmektedir. Ve bu otonom idari sistemin, gelişmiş Batılı endüst riyel ülkelerde geliştirilmiş ideal idare yahut "bürokrasi" modellerinden yararlanılarak geliştirileceği düşünülmektedir. Sözü edilen bu modellerin, her zaman ve yer için en verimli idari faaliyeti olanaklı kılacağı kabul edilmektedir. Ne varki Batıda geliştirilen ideal bürokrasi modelleri bir kere Batıda ağır eleştiri lere uğramıştır. Daha da önemlisi bütünüyle değişik bir çevrenin ürünü olan Batı bürokrasi modellerini değişik ekolojilere sahip az gelişmiş ülkelerde uygulama çabaları, elde edilmek istenen sonuca göre daima başarısızlıkla neticelenmiştir. Bir taraftan az gelişmiş ülkeler benzer yapılara sahip değildirler. Eskiden sömürge olan ve olmayan az gelişmiş ülkeler değişik bürokratik tecrübelere sahip oldukları gibi her iki kategori içindeki ülkeler de homojen bir görünüm vermekten uzaktırlar, öte yandan gelişmiş ülkelerle az gelişmiş ülkelerin yapıları arasında temel farklılıklar bulunmaktadır. Ondokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında Devletten tam otonom duruma gelen orta sınıfların güçlenmesi sonucu bürokrasi Batıda genellikle siyasal, gücün kont rolü altına girmiş ve salt idari, örneğin verim, konuları öncelik kazanmıştır. Az gelişmiş ülkelerde ise Devlet daha doğrusu bürokrasi toplumu kontrolü altında tutmuş, bürok rasi yüzünden idari olmaktan çok siyasal konular öncelik kazanmıştır. Bu temel çelişki açısından bakılınca az gelişmiş ülkelerde idareyi geliştirme çaba larında geleneksel reform modellerinin yetersizliği hemen görülmektedir. Giderek modernleşme sürecinin analitik çözümlenmesi zorunluluğu ortaya çıkmaktadır. Modernleşme sürecinin uluslaşma ve sosyo-ekonomik kalkınma süreçlerine indir genmesi olanaklıdır. Bu anlamda kültürel sekularizasyon ve yapısal-işlevsel farklılaşma modernleşme sürecinin temel öğeleri olarak düşünülebilir. Osmanlı-Türk devletinde bürokrasi II. Mahmud devrinden başlıyarak yapısal işlevsel farklılaşma sürecine girmiş ise de normatif-siyasal bir yaklaşımdan arınma anlamında kültürel sekularizasyon sürecinde geride kalmıştır. Osmanlı-Türk bürok rasisinde egemen olmuş normatif-siyasal yaklaşım, bir taraftan Batıdaki anlamda orta sınıfların gelişmemesinin, öte yandan da Osmanlı-Türk modernleşme sürecinin temel çelişkisinin dinsel-seküler diyaloğu olmasının bir sonucudur. Bu diyalogda önemli bir taraf olan bürokrasinin sözünü ettiğimiz normatif-siyasal yaklaşımı benimsemesi kaçınılmaz olmuştur. Eğer Batıdakilere bir bakıma benzer verimli bir bürokrasi kurulmak isteniyorsa ilkönce bürokrasinin normatif-siyasal yaklaşımının değiştirilmesi gerekli görünmektedir Bu, kabul edilmek gerekir ki, salt idarî değil ve fakat aynı zamanda siyasal sonuçları da önemli olacak ve düşünülmesi gerekecek bir çözümlemedir.
Citation Formats
M. Heper, “Some Notes on the Assumptions of the Theory of Administrative Reform in the Ottoman-Turkish State,” ODTÜ Gelişme Dergisi, vol. 1 (1970-1974), no. 3, pp. 417–446, 1971, Accessed: 00, 2024. [Online]. Available: https://hdl.handle.net/11511/109472.